"Ölürse Ten Ölür
Canlar Ölesi Değil"
Feyzullah’ım deme şükür
Şükür diyen kaldı fakir
Ele altın bize bakır
Düştü sosyal adaletten.
Feyzullah Çınar
( 1937)- (1983)
Feyzullah Çınar 1937 yılında Sivas Çamşıhının Çamağa Köyünde doğmuş; tam beş yaşındayken almış eline bağlamayı... Şeyh Ahmet Yasevinin soyundan gelen ozan. Pir Sultan Abdalı, Kaygusuzu, Viraniyi dinleyerek büyür; 14-15 yaşlarında ise iyi saz çalip, türkü söyleyen bir kişidir artık.
Anadolunun o aman vermez çileli yaşamından büyük kente, İstanbula gelmesiyle başlayan zorlu yaşam öyküsü Onu sazıyla daha da yakınlaştırmıştır. İstanbulda girdiği işler doyurmaz aşığı, O gönlündeki aşkı. toplumsal çelişkileri paylaşmak ister diğer insanlarla. Tam da bu sırada birlikte olduğu dostları Feyzullah Çınara bir plak yapmak isterler.
Plağın bir yüzü Agahî Babanın "Fazilet" adlı deyişi, diğer yüzü Malatyalı Esirînin Şah Hüseyine mersiyesi... Yıl 1966; o yıllarda Alevi deyişlerini çalıp söylemek pek çok açıdan zor. Ama koca Çınar durur mu? Aldı mı sazı eline, vurdu mu sazın teline söyler Pir Sultandan, Viranîden, Kul Himmetten... işte o gün bu gündür ait olduğu kültürün o güzel ürünlerini altmıştan fazla plağa okumuştur ozan.
İrene Melikof ile Fransa
1969 yılında Fransaya giden Çınar, Alevi-Bektaşi kültürü ve müziği üzerine Irene Melikoffla birlikte konferanslara katılır, konserler verir. Bir çok Avrupa ülkesinde radyo programlarına katılır. Ozanın Fransa Radyo Televizyoncu ve Unesco tarafından iki long-playi yayınlanır.

Feyzullah Çınar, Alevi-Bektaşi ozanlarının içinde kırsaldan kente göçmüş, ancak geleneksel kültüründen hiç bir şey yitirmeden sanatını uygulamış ender kişilerden biridir. O geleneksel kültürünü yaşatarak içinde bulunduğu toplumun sorunlarını dile getiren bir ozandır. Onun sanat yaşamına baktığımızda koca Çınarın yine bir başka çınarın izinden gittiğini görürüz...
Pir Sultan Çizgisinde
Bu kişi Pir Sultan Abdaldan başkası değildir. Pir Sultanı ve Pir Sultan geleneğini kendine kılavuz seçmiştir. O sazının telinden dökülen melodiler bin yıllık geleneğin sözcüsü gibidir.
Pir Sultan deyişlerini sanki Çınar seslendirsin diye yazmıştır. Çınar deyişleri, öylesine yüksek bir sanat gücüyle icra eder, ve dilinden dökülen her sözün anlamı müzikle öylesine bütünleşir ki, yüzlerce yıllık Alevi kültürü ile binlerce yıllık Anadolu kültürlerinin sentezinden doğan bir ses çakılır kulaklarımıza. Feyzullah Çınar usta malı söyler deyişlerini. Yedi kutuplardan en çok Pir Sultan Abdal, Virani, Kul Himmet ve Hatayinin deyişlerini çalar ve okur. Geçmişle günümüz arasındaki köprü görevini üstlenmiş o ozanların işlevini Çınarda da görürüz. Bu bakımdan günümüz ozanlarının deyişleri de Onun için diğerleri kadar önemli, hatta kutsaldır. Kul Ahmet, Sefil İbrahim, Celalî kendi döneminin toplumcu ozanlarıdır ve bunların deyişleri Çınarın dilinde ve telinde ustaca yorumlanır. Feyzullah Çınar 1960lı ve 70li yılların toplumsal açıdan çileli, karamsar, tehlikeli ortamı içinde ozanlık yapmaya çabalar. Türkiyeyi bir uçtan diğer uca dört kez dolaşır. Halkına umut verir, yüreklendirir onları. Toplumcu deyişleri seslendirdiği için hapse atılır. Ancak yine söyler, yine çalar sazım...
1983 yılında daha 46 yaşındayken Çınar yaşama gözlerini kapatır. Ancak onun sesi bu toprağa gönül vermiş dostlarının kulağında yaşamaya devam ediyor.