benim en çok sevdiğim kitap JACK LONDON dan DENİZ KURDU kitabı ya sizin ki
Yazarın hayatı
Jack London (1876- 1916), ABD'li roman yazarı.Jack London Ünlü Amerikalı yazar. 1876 yılında San Fransisco'da doğdu, 22 Kasım 1916’da, yani daha 40 yaşındayken öldü. San Francisco’da öldü. Çocukluğu yoksulluk içinde geçti. 14 yaşında okulunu bırakarak hayata atıldı. Türlü işlere girip çıktı, Amerika içinde ve dışında uzun, maceralı yolculuklar yaptı, hapis yattı. 1896'da üniversite eğitimi almak istedi. Berkeley Üniversitesi'nin giriş sınavlarına katılarak başarılı oldu. Öykülerinin yanı sıra gazetelere siyasal ve ekonomik sorunları dile getirdiği makalelerini göndermeye başladı. İnsanın insanca yaşamasını sağlayacak sistemin sosyalizm olduğuna inana ve bu düşüncesini makalelerinde dile getiren London, üniversitedeki muhafazakâr profesörlerin tepkisiyle karşı karşıya kaldı. Bu nedenle eğitimini tamamlamadığı halde Berkeley Üniversitesi'ndeki eğitimini bırakt.ıGiderek militan bir sosyalist oldu. İlk kitabı ‘Kurt Dölü’ 1900 yılında yayınlandı. . Hayatı boyunca alkole karşı verdiği mücadeleyi anlattığı Bir Alkoliğin Anıları'nı yazdığı sırada alkolle olan ilişkisini daha da derinleştirdi. Bu duruma bir de evliliğinde baş gösteren sorunlar ile çevresi tarafından anlaşılamadığı hissi de eklenince London, depresyona girdi. Girdiği bunalımdan kurtulamayan Jack London, 22 Ekim 1916'da Kaliforniya'da bulunan çiftliğinde kendini zehirleyerek yaşamına son verdi. London, 17 yılda "kıpır kıpır hayat ve düşünce kaynayan" (Anatole France) elli ciltlik dev bir eser vermiştir. Eserlerinde yaşam kavgasını romantik bir bakışla anlatır, çoğu eserinde sert bir kapitalizm eleştirisi göze çarpar. Kitapları yabancı dillere en çok çevrilmiş ABD’li yazarlardandır.1897’de Klondike’a altın aramaya gidenlere katıldı ve “Vahşetin Çağrısı” dahil birçok kitabını bu tecrübesinden yararlanarak yazdı. İlk defa 1903 yılında The Saturday Evening Post’da yayınlanan ve Jack London’ı üne kavuşturan Vahşetin Çağrısı (The Call of the Wild) nefes nefese okuyacağınız bir dünya klasiğidir. Kurt Dölü ,Meksikalı Devrimci Güneş Çocuğu ,Demir Ökçe , Demiryolu Serserileri yazarın , İstiridye Korsanları, Deniz Kurdu, Beyaz Diş, Dehşet Ülkesi, Alın Teri, Yıldızlar Korsanı, Tanrılar ve Köpekler Uçurum İnsanları ve Kızıl Veba yazarın birtakım eserleri arasındadır.
ÖZET
Kaliforniya, San Francisco’dan kalkan martinez adlı yolcu gemisiyle yola çıkan Van Heyden gemisinin bir fırtınada batması sonucu bir avcı gemisi olan hayalet tarafından kurtarılır.Hayalet fok avlamak için Japonya’ya gidiyordur kaptan kurt larsen Van heyden’e gemide çalışma önerisini sunar ve Van Heyden bir süre düşündükten sonra çaresizlikten bu teklifi kabul eder. Van heyden ikinci kaptan olan eski kamarotun yerine geçecektir. Bugüne kadar hayatın hiçbir zorluğuyla karşılaşmayan Van Heyden artık bambaşka bir dünyanın içindedir. Hayaletin gaddar kaptanı kurt larsen ona hımbıl lakabını takar. Bugüne kadar yazarlıktan başka bir şey bilmeyen Van heyden, zalim aşçı Thomas mugridge’ın bitmek tükenmez isteklerine boyun eğer. Van heyden bir gün kurt larsenin kamarasını temizlerken birçok kitaba rastgelir , kurtla ersen van heydenin düşündüğünün aksine kör cahil bir canavar değildir okumuş bir insandır. Denizde geçen peşi sıra günler ardından Van heyden denizciliği öğrenir tüm mürettebat ile iyi ilişkiler geliştirir. İkinci kaptan johansen in bir kavga sonucu ölmesinden sonra kurt larsen tarafından ikinci kaptanlığa atanır artık gemini bütün sorumluluğu kendi üzerindedir, kaptanlıkta geçen günler sonrası artık kendi ayakları üzerinden durabilen bambaşka bir insan olmuştur artık , gemide çıkan kavgalar ardından yaralıları iyileştirmek için tıp kitaplarını araştırarak kendisini tedavi konusunda geliştirir. Avcılar sandallarla gemiden ayrıldıkta gemide sadece aşçı başı kurt larsen ve Van heyden kaldıkları için geminin seyrini de sağladığı için kendini bu konuda çok geliştirdi, artık gemideki hemen her şeyi biliyordu. Gemi Japonya da ki fok avlanma sahalarına ulaştığında kurt larsenin kötü muamelesinden bıkıp usanan ve bir sandalla kaçan iki denizciyi bulmak için denizi gözetlerken, batmış bir yolcu gemisinden kurtulan dört kişiyi bulurlar bunların ikisi tüccar, biri mühendis, biride ünlü amerikan yazarı Maud Brewster’dir. Kurt larsende tayfasının dört kişi artmasından büyük mutluluk duyar. Bayan brewster gemiye çok değişiklik getirir gemide bir kadının olması tüm mürettebatı şaşkına çevirir , Van heyden de bayan brewster in ünlü Amerikalı yazar maud brewster olduğunu anlayınca eski dünyasını anımsar, van heyden ile bayab brewster arasında özel bir bağ vardır , her ikiside yazar ve aynı toprağın insanıdır. Kurt larsen bering denizde kendisi kadar gaddar olan kardeşi Ölüm larsen ile bir ikili çekişme içindedir. Kurt larsen bir gün ölüm larsenin beş adet sandalına saldırır ve avcılarını esir alır ve avcıları kendisi ne çalışmaları için ikna eder. Buna kızan ölüm larsen Macedonia adlı bering denizinin tek buharlı avcı gemisi ile peşlerine düşer. Macedonia hayaleti bulduğunda bir iki top atışı yapar fakat sisin içine giren hayaletin izini kaybetmiştir, çok zamandır hayaletten kurtulmaya çalışan van weyden kurt larsenin bayan brewster a saldırması sonucu kurt larsene saldırır onu sırtından bıçaklar fakat bu kurt larseni etkilememiştir bile ama o sırada beyninde ki hastalık sonucu bir nöbet geçiren kurt larsen etkisiz hale gelir. Van weyden gerekli erzak ve sudolu kapları larak bir sandal ile maud brewsterla birlikte japonyaya gitmek için hayaletten kaçarlar.
Zorlu ve fırtınalı geçen beş gün sonra tam ümitlerini yok olmak üzereyken gayet adasına varırlar, burası tam bir fok cennetidir adada binlerce fok vardır, adayı keşfe çıkarlar fakat hiçbir insan belirtisi yoktur ortalıkta bunun üzerine hayatta kalabilmek için bir kulübe yaparlar .Yiyecek ve çatı malzemesi için fok balıklarını avlarlar, adada kurulu bir düzen meydana getirmişlerdir artık, bir sabah van veyden kulübeden çıktığında karşısında yelken direkleri kırık halde duran hayaleti görür kurt larsenden korkmasına rağmen hayalete çıkar kurt larsen ile konuşur ;kurt larsen kardeşi ölüm larsen tarafından kırksekiz saat tutsak tutulmuş tüm tayfası elinden alınmış ve aşçı başı thommes mugridge ta yelken direklerini yıkmıştır, kendiside nöbetler sonucu kör olmuştur. Van weyden adadan kurtulmak için hayaleti tekrar onarmaya karar verir ve bayan brewsterin yardımıyla çok uzun ve zor bir sürecin ardından direklerini tekrardan yerine diker.
Artık yelken açıp yönlerini japonyaya çevirirler seyir esnasında daha da kötüleşen kurt larsen felç geçirir ve çok geçmeden de ölür. Koca gemiyi van weyden ve bayan maud <Yasaklı Kelime><Yasaklı Kelime><Yasaklı Kelime>ürmektedirler van weyden içten içe bayan maud’a aşıkken hala ona bu konuda bir şey söylememiştir ama bayan maud da van weyeden’e aşıktır.
Kurt larsenin cesedini beze sarıp denize attıktan sonra bir amerikan gümrük gemisini görürler o an van weyden ve maud brewster birbirlerine olan aşklarını açıklarlar ve kurtulurlar.
Yorum
Kitap herkesin anlayacağı bir dilde yazılmış, kitabın sürükleyici bir tarzı var. Betimlemeler gayet başarılı aşırıya kaçılmamış bu sayede okurun canını sıkmıyor.
Yazarın hayatı göz alındığında kitap sanki yazarın bir otobiyografisi gibi gözüküyor.
Van Weyden’in gemide yeni bir hayata ayak uydurması ve koca gemiyi tek başına yeniden yürütmesi ders verici nitelikler taşıyor, hiçbir zaman vaz geçmemesi ve zor işlerin üstüne üstüne gitmesi savaşan ruhun her daim galip geleceğinin bir göstergesi. Hayatta karşımıza çıkan olaylar üzerine gidip pes etmeden, yılmadan mücadele etmemiz bizi biryerlere getireceğinin mutlakıyeti kitapta çok güzel bir şekilde işlenmiş.
Karakterler
Kurt larsen; hayaletin kaptanı
Humphrey van weyden : baş karakter(yazar)
Maud brewster: baş bayan karakter (yazar)
Thomas mugridge; aşçı başı
Louis : avcı ( sandal dümencisi )
Johansen ; 2. kaptan
George leach ;eski kamarot
Johnson ; denizci , sandal dümencisi
Horrison ; avcı
Jack horner ;avcı
Nilsen ; sandalcı
Smoke ; avcı
Henderson ; avcı
Herner ; avcı
Ölüm larsen ; kurt laresen in kardeşi
Latimer ; yanki avcı
Holyoakı ; derin su denizcisi
Standish ; denizci
Parsons ; sandal dümencisi
Oofty-oofty ; avcı
Kelly; kürekçi
Kerfoot ; Avcı
Leach ; avcı
Williams ; avcı
Bay haskins ; mühendis
Sponsor Reklamlar
Eklenen Resim Ön İzlemesi:
denizkurt.jpg (27.5 KB (Kilobyte), 1x kez indirilmiştir)
__________________ Kanarkan doya doya karanlığa bir kadeh soğuk çektim akşamlarıma ..Sorar dururken bilinmezliğe adını yana yakıla ben kaldım esir olmuş bakışlarına...
kendi olarak, sana gelen sana gereksinimi olmadan, seni isteyen sensiz de olabilecekken, senin ile olmayı seçen kendi olmasını, seninle olmaya bağlayan o, işte…
Oruç Aruoba....
Biz kendimizi adadık o renklere..Ayrılık nedir bilmedik yüreğimizde..Öyle bir bağlandık ki ölüm bile diz çöktü önümüzde..
bu kitabı ilk okumaya başladığımda başlarında sürükleyici bir eser olduğunu bilmiyordum ama sayfalar ilerledikçe kendimi kitabın içinde buldum az olmasına rağmen sayfa sayısı sürükleyici bi konusu var tevsiye ederim
__________________ Kanarkan doya doya karanlığa bir kadeh soğuk çektim akşamlarıma ..Sorar dururken bilinmezliğe adını yana yakıla ben kaldım esir olmuş bakışlarına...
kendi olarak, sana gelen sana gereksinimi olmadan, seni isteyen sensiz de olabilecekken, senin ile olmayı seçen kendi olmasını, seninle olmaya bağlayan o, işte…
Oruç Aruoba....
Biz kendimizi adadık o renklere..Ayrılık nedir bilmedik yüreğimizde..Öyle bir bağlandık ki ölüm bile diz çöktü önümüzde..
Madem en sevdiğimiz kitapları söylüyoruz aslında çok severim kitap okumayı ama EJDERHA DÖVMELİ KIZ'ı okumanızı şiddetle tavsiye ederim . Gerek konusu gerekse anlatım dili ile alıp sizi götürüyor ve diğer kitaplardan anlatamadığınız farklı bir yanı olduğunu hissediyorsunuz...
Bunun dışında Dan Brown kiitaplarından Da Vinci Şifresi, Melekler ve Şeytanlar'dan sonra Kayıp Sembol türünün en iyi örnekleri bence zaten kitaplardan birini okuyunca diğerini mecbur okuyorsunuz
Son olarakta Boleyn Kızı ve Bir Geyşanın Anıları kitaplarını tavsiye edebilirim değişik bir tat arayanlar için ideal ...
Bu arada Simyacı'yı bende okudum oldukça güzel ve düşündürücü bir kitap...
__________________ Kanarkan doya doya karanlığa bir kadeh soğuk çektim akşamlarıma ..Sorar dururken bilinmezliğe adını yana yakıla ben kaldım esir olmuş bakışlarına...
kendi olarak, sana gelen sana gereksinimi olmadan, seni isteyen sensiz de olabilecekken, senin ile olmayı seçen kendi olmasını, seninle olmaya bağlayan o, işte…
Oruç Aruoba....
Biz kendimizi adadık o renklere..Ayrılık nedir bilmedik yüreğimizde..Öyle bir bağlandık ki ölüm bile diz çöktü önümüzde..
az önce simyacının özetini okudum ve sürükleyici bi anlatımı var yakın zamanda o kitabı okumam gerekiyı ve dan brown un tüm kitaplarını okudum hepsi bi harika ama ben yine de deniz kurdu kitabından vaz geçemem