Tekkede, medresede, manastırda, kilisede,
Bir cennet cehennem kaygısıdır sürüp gitmede.
oysa yüce varlığın sırrına eren kişi
Bunların tohumunu uğratmaz düşüncesine.
Seccadeye tapanlar eşek değilde de nedirler?
Küfelerle riya çamuru yüklenir gezerler.
işin kötüsü, din perdesi arkasında bunlar,
Müslüman geçinirken gavurdan beterler
Ramazan ayı bu yılda geldi yine
Vurdu bukağıyı aklın bileğine;
Tanrım bu halka bir gaflet ver de bari
Ramazanı Şevval sansınlar bu sene
orucumu yiyorsam ramazanda
Mübarek aydan habersizim sanma:
çileden gece oluyorda gündüzüm
Sahura kalkıyorum gün ortasında.
katı softa sünni/ şii islam anlayısına inat gerçekleri görenler ile Sevgi üzerine bir din olan islamı karşılaştıran ve yanlışları bize gösteren hayyam'lara selam olsun..
Yüce Allah'ım bizleri dostoğro bildirdiğin hz. Muhammed'in ve Ehli beyt'inin yoluna DAİMİ NAMAZ ÜZRE OLANLARIN YOLUNA İLET..
GÖSTERİŞ YEZİT NAMAZI KILANLARDAN EYLEME SIDK İLE İNSİN BAŞIMIZ SECDEYE VE SANA VARINCAYA KADAR KALMASIN GÖNLÜMZ DAİMİ SECDEDEN
Gördün mü o, dini yalan sayanı?
İşte odur yetimi itip kakan;
Yoksulu doyurmayı özendirmez o.
Vay haline o dua edenlerin ki,
Aleviler Neden Camiye Gitmezler
Anadolu Alevileri Allah'a inanırlar. Allah'ın birliğine, Hz. Muhammet'in peygamberliğine ve Hz. Ali'nin veliliğine inançları tamdır. Hatta bunu: "Allah-Muahammet-Ali" üçlemesi ile ifade ederler. Ayrıca Kuran'ı kutsal kitapları olarak görürler. Kuran, Hz. Muhammet zamanında değil de daha sonraki halifelerden, önce Ebubekir, sonra Ömer tarafından sahabelerden alınan bilgilerle yazıya geçilmesi sırasında tartışmalar nedeni ile toplanan bazı ayetlerin ve hadislerin yok edildiğini, yakıldığını da iddia ederler. Eldeki Kuran'ın 3. halife Osman zamanında oluşmuş olduğundan da bazı çekinceleri vardır.
Bu düşüncelerini eskiler: "Kuran'a kalem karıştı" diye ifade ederler. Ayrıca, 620 yıllarının Bedevi Arap toplumunun sosyolojik yapısına uygun getirilen kurallarla değişen sosyal ve toplumsal şartlara rağmen dünyanın sürgit bu kurallarla yönetilmeye kalkılmasının sıkıntılar yaratacığını düşünürler.
Bu nedenlerle Allah'ın dünyamız ve insanlık için söyledikleri Kuran'ı Batıni yoruma tabi tutarlar. Kuran'ın ilham kaynağı olması gerektiğine inanırlar. Bu nedenle de Hz. Ali'yi "Kuran'ı Natık" yani "Konuşan Kuran" olarak değerlendirir ve buyruklarına önem verirler.
Namazın 5 vakit veya 3 vakit olmasını, 30 gün tutulan Ramazan orucunu, islamın 5 şartından biri olarak görmezler.
Örneğin:
Kuran'da 5 vakit namaz kılmanın ne sayısı, ne şekli, ne de yeri olmadığına Aleviler inanırlar. (Namazın bu biçimde ve 5 vakit kılınmasının islama Emeviler ve Abbasiler zamanında konan kurallardan biri olduğuna inanırlar)
şiilerin namazı 5 değil de 3 vakit kılmalarını da şiilerin oluşturduğu bir kural olarak değerlendirirler.
islamın 5 şartı olarak ifade edilen şartların da Kuran'da olmadığını, bunların da islama sonraki dönemlerde girdiğini kabul ederler.
30 gün orucun da Kuran'da olmadığını söylerler.
Gerçekten de Kuran incelendiğinde; oruç ve ibadetten bahseder. Ama ne orucun süresi, ne de ibadetin biçimi ve sayısı Kuran'da yoktur. Ayrıca Kuran'da camiden ve camide kılınan namazdan da söz edilmiyor. Bu da gene daha sonra islama giren kurallardan birisidir. Aleviler bu düşüncelerini Kuran'daki bazı ayetlere dayanarak ileri sürerler:
Örneğin ibadetin biçimi ile ilgili olarak Ali imran Suresi 191. ayette: "Onlar ki, ayakta iken, otururken, yatarken Allah'ı anarlar" şeklinde olduğunu anımsatarak ibadetin bazı kurallara bağlanamayacağını, bunların göstermelik ve şekilcilikten kaynaklandığını düşünürler.
Aleviler, "Her oruç tutmayan, namaz kılmayan Müslümanları biz islamdan saymazsak bu büyük bir çoğunluk oluşturan insan toplumunu islam dini dışında saymak (kafir) anlamına gelir ki, buna kimsenin hakkı yoktur. Ayrıca bu islam'a da aykırıdır" diyorlar. Bu konuda Kuran'ın Nisa Suresi'nin 94. ayetinde: "Size Müslüman olduğuna bildiren dünya hayatının geçici menfaatlerine göz dikerek, sen mümin değilsin demeyin" diyor. O halde islama sonradan konan şartlar olan 5 şartı yerine getirmeyene islam değilsiniz denemez. Aleviler ibadetin ille de camide yapılması gerektiğini de kabul etmiyorlar. Onlar "Yeryüzünün tümü ibadet yeridir" diye düşünüyorlar. ibadet için camiye gitmek gibi bir zorunluluğu gerekli görmüyorlar. Kendi inançlarına göre; cami etimolojik anlamda tapınak değil, toplantı yeridir.
islamiyetin ilk yıllarında Hz. Muhammet bir ibadet yeri yapmaya gerek görmemiştir. Çünkü belli bir tapınak oluşturmak ve düzenli olarak sadece orada ibadet yapmak onun getirdiği inanç sistemine aykırıdır. Nitekim o yıllarda ibadetin özellikle gece yapılması, gösterişten kaçınılması isteniyordu. Bazı müslümanların Mekke-Medine yolu üstünde Kuğba Köyünde yaptırdığı Camiyi Hz. Muhammed, "Dedikodudan başka bir şeye yaramıyor" gerekçesiyle yıktırmıştır. Peygamber elbette bunu Allah'ın ilhamına aykırı olarak yapmaz. Bu konuda Kurandaki 2 ayet ilginçtir.
işte Tövbe Suresin'de 107. ayet: "Zarar vermek, inkar etmek müminlerin arasını açmak Allah ve Peygamber'ine karşı savaşanlara daha önceden gözcülük yapmak üzere bir mescit kurup, biz sadece iyilik yapmak istedik diye yemin edenlerin yalancı olduklarına şüphesiz ki Allah'da şahittir." Bu ayetin devamındaki 108. ayette ise; bakın Kuran ne diyor: "Ey Muhammed, o mescide hiç gitme, Allah'a karşı gelmekten sakınanlarla bulanman daha uygundur. Orada arınmak isteyen insanlar vardır. Allah, arınmak isteyenleri sever." Demek ki ibadet yapmak için cami şartı aranamayacağı gibi her yapılan camiyi "Allah'ın Evi" olarakda görmek de doğru değildir.
Aleviler, Allah için ille de şu şartlar yerine getirilerek yapılır gibi katı kurallara katılmıyorlar. Kuran'daki bir ayet bu düşünceyi doğruluyorlar. Bakın Hadid Suresi 4. ayet ne diyor. "Nerede olursanız olun o sizinle beraberdir. Allah ne yaptıklarınızı görür."
Namaz ve cami ilişkisini Hacı Bektaşi Veli soy evlatlarından A.Celalettin Ulusoy "Alevi Bektaşi yolu" kitabında bakın şöyle ifade ediyor:
"Hz. Muhammed'den sonra halifeler özellikle Ümeyyeoğulları ve Abbasoğulları istedikleri düzeyde manevi saygınlığa sahip olamamışlardı. Hükümranlıklarını güçlendirmek için, islam toplumunun her kesimine ulaşan bir propagandaya gereksinme duyuyorlardı. Bunun o çağda en kolay ve etkili yolu topluluklara hitap etmek şekli idi. Bu amaçla Müslümanların belli saatlerde belli yerlerde toplanmaları ihtilal çevrelerincede teşvik ediliyor ve hatta zorunlu tutuluyordu. Nitekim, Emeviler zamanında camiler Ali'yi ve onun soyunu kötülemek için konuşma yerleri olmuştur."
Bu ve benzeri nedenlerle ibadet için camilere gitmeyen Aleviler-Bektaşiler ibadetlerini, Cemlerini uygun evlerde yapıyorlar. Cemiyet evi veya Cemevi adı ile toplantı yapılan Cem yapılan binaları bulunan köy sayısı yok denecek kadar az buluyor.
Aleviler'in Cemine kadın-erkek, yaşlı-genç herkes gelebilir.
Dede önderliğinde ve bağlama eşliğinde ibadet yapılır.
Oturuş biçimi ise toplumsal ilişkiyi geliştiren, küskünlükleri gideren, kin ve düşmanlık kapılarını kapatıp, barışa kardeşliğe yönelmeyi kolaylaştıran içtenlikli bir ibadet tarzı olarak yüz yüze, cemal cemale oturma biçimindedir.
Allah'a ibadet ve dualarla birlikte sohbet, yardımlaşma, kişi ve toplum sorunlarına çare bulma imkanları sağlayan toplu tapınma biçimidir. ınsanın insana yakın olması bu biçimde daha kolay oluşuyor.
Duvara değil cemale, "Didar-ı pak'e" yani temiz insan yüzüne bakmak, insanın yaptığı cami binasından önce Allah'ın özenle yaratıp, "Bütün meleklerin secde ettiği" insanı kutsal görmek Alevilerde ibadetin esasını oluşturuyor. Bu anlayışla Aleviler; "Secde ademedir", "Hak ademedir" düşüncesiyle insanı, insan sevgisini dinin esası haline getirmişerdir.
Alevi-Bektasinin ibadet tarzini bir ozandan örneklemek gerekirse bakin Edip Harabi ne diyor:
Zühd ü riya ile olan ibadet
Hatadir Hz. Settar'a karsi
Böyle namaz ile olamaz ümmet
Hiç kimse Ahmet-i Muhtar'a karsi
Tarikatsız mü'min olamaz kimse
Nur'u nübüvvetle dolamaz kimse
Hakk'ı Peygamber'i bulamaz kimse
Yatup kalkmak ile duvara karsi
Allah gözlerine çekmis bir perde
Yok dersin Allah'ı gökde ve yerde
Gösterelim gelde gör Hakk'ı nerde
Secde edersin Didar'a karşı
Canlar yeri geldimi bizden (geneli kastediyorum) hosgürülüsü yok hep karsimizdaki haksiz biz hep hakliyiz... ama birakalim kim nereye giderse gitsin. birakin Sunni camiye, Alevi Cemevine, hristiyan kiliseye , yahudi, zerdusti, budisti, inanani ve inanmayani kim nereye isterse oraya gitsin.. ben buna tahammül ederim. Bizler buna hazir olmadigimiz müdetce ne kardeslikten,ne insan haklarindan ne bölge ve dünya barisindan bahs edebiliriz. ben insanlarin karekterine bakarim inancina degil...Buda benim düsüncem..
Camilerde arapça okunacak tabi ne ile okunacak? Sizi rahatsız eden şey bu mu? İngilizce okunsa eminim tek ses etmez saygı duyar camilere de koşa koşa gelirdiniz tıpkı şu hıristiyan özentisi çocuklarınız ve kendiniz gibi ki, putperest, ateist, deist vb. gibi inanışlara bile toz kondurmuyorsunuz ama müslümanları, hacca gidenleri aşağılıyorsunuz. Allah'ın kutsal kitabı kur-an'ı hem arapça okunmasını bahanelerden biri olarak gösteriyorsunuz hem de biz müslümanız diyorsunuz. Hz.Muhammed(SAV)'de bir arap o zaman onu da kabul etmeyin. Hayret bir şey ya.
senin gibi softalar her alevi sitesinde var, buralara gelip birde alevilere '' hristiyan özentisi'' diye hakaret edebilme cüretiniz var,seni gidi arap aşığı seni....
putperest kime denir biliyormusun? senin gibi allah diye taş duvara secde
eden cahile denir...ne cahil ve yoz bir toplumsunuz siz yahu? peki o camiler
den çıkıpta diri diri adam yakmakta ne oluyor peki?
namaz 60 küsür vakitmiş, sonra 5'e inmiş...iyi okuyun canlar burayı, bilindiği gibi sünni
inancında miraçta peygamber efendimiz güya allahla görüştükten sonra yolda dönüşte
Musa peygambere denk gelmiş,Musa; ya Muhammed allahtan ümmetine ne getirdin de
miş, resulullah, 50 vakit namaz getirdim demiş(hikayenin aslı 50 vakittir 60 değil), Musa
bu çok ağır gelir ümmetine git biraz indirim yaptır demiş, hz.peygamber gitmiş allahın huzuruna sonra gelmiş tekrar Musanın yanına, 40 vakte indirttim demiş, Musa yine çok
tur demiş, bu şekilde sürekli gidip gelmiş, 40 dan 30'a,sonra 20ye,10'a ve nihayet 5'e
inmiş vakitler,Musa bu da çoktur demiş, güya resulullah artık yüzüm yok allahın huzuru
na varmaya demiş ve 5 vakit namaz böyle farz olmuş! yaaaa...şimdi bu komediye sahi
den inanan var mı? hem peygamber haşa allahla pazarlık etmiş, hem de Musanın akıl
vermesiyle bu olay vuku bulmuş...bu hikaye resmen allah ve peygamber inancıyla dal
ga geçmektir, ancak ehlisünnet ciddi ciddi böyle bir miraç inancına sahiptir...demek ki
Musa araya girmeseydi bu arkadaşlar günde 50 vakit yatıp kalkacaklardı...
kuranda asla yeri olmayan 5 vakit namazlarının kaynağı bu hikayedir sünni mezhep
lerin...ayrıca salat kavramı namaz diye meallerde geçiyor, bu da yalandır,salatın ger
çek manasını yazsalarda görsek kimin hakikati savunduğunu...
Ayrıca bu ayetlerde semah dönün demiyor NAMAZ KILIN! diyor. Bilerek mi yapıyorsunuz anlamıyorum.
nerde namaz kılın diyor? salat diye bas bas bağırıyor kuran, nerde namaz kı
lın diyor? arapça bir kelimeyi türkçeye çevirirken neden farsça bir kelimeyi(namaz) kullanıyorsunuz? bilerek mi yalan konuşuyorsunuz?
semaha gelince....seni aşar semah, çünkü semahı anlaman için önce ha
kiki aşka varman lazım, pişmen kamil olman lazım...bu sırra vakıf olman lazım
ama bu kafayla çok zooooorrrr...
Kendi ibadetleri gereği camiye gitmezler... Ayrıca böyle bir soru ile karşılaştığımda birincisi çok saçma bir soru olduğunu söylüyorum , çünkü ibadet sadece camiye gidilerek yapılan birşey değil ... İkincisi ise "siz neden cemevine gitmiyorsunuz" diyorum ... Doğal olarak sorun ortadan kalkıyor kıssadan hisse bu soru çok saçma ... Ben kiliseye gitsem kime ne, cemevine gitsem kime ne ...
Güzel cevap sevdim. Kime ne ya kim nereye giderse gitsin. Ben de gitmiyorum. Alevi olmama rağmen alevileri severim. Ben dinde alevilik sünnilik gibi ayrımlar olmasına da karşıyım. Ama bu tür ayrımcılıklar, mezhepler, tarikatlar, cemaatler oluşmuş. Ben hiç birinden değilim. Sadece müslümanım ve günahkarım. Saygılar.