Canım, Sevdiğim, Yüreğim
Bu duvarlar yetmiyor bizi ayırmaya bilesin...
Bu parmaklıklar, bu demir kapılar, bu hava, inan...
Bazen bir yumrukta yıkacak kadar güçlü, Bazen bir serçe kadar güçsüzsem, bir nedeni vardır...
Hangi zorluğu yenmemiş insanoğlu. Hele taşıyorsa içinde bu insanca sevgiyi. Güzel günler zorlu duraklardan geçer sevdiğim. Damla damla birikiyor insan.
Damla damla sevgili...
Arkadaslar Soracagim Sorunun Cevabini Cok Merak ediyorum HZ. Alinin Kilici Suan Nerededir. ?
NOT : BU SORUYU BIR KAC GUN ONCE SORDUGUMDA ACTIGIM KONU NEDENSIZ SILINDI KUCUK BIR PARANTEZ ICINDE BELIRTILEN ACIKLAMA BU KONU DAHA ONCE ACILMIS OLDU. ACILAN KONULARDA CEVAP YAZDIGIM KONULARDA UYE OLAN ARKADASLAR TARAFINDAN KUCUMSEME HISSEDIYORUM + BANLANDIM VE + YONETICI ARKADASLAR BU KONUDA KENDILERININ HAKLI OLDUGUNA INANIYORLAR LUTFEN SIMDI BU UZERIMIZDE OLAN KONUDA HZ ALININ KILICI NEREDEDIR DIYE BIR SORU VEYA PARAGRAF GECIYOR MU ? GECIYORSA BEN MI KORUM GECMIYORSA ONLARMI SIZ KARAR VERIN ADALETI SIMGELEYEN KILICIN HATRINA KIM DOGRU KIM YANLIS. SIMDIDEN GORUNTU VE GURULTU KIRLILIGINE NEDEN OLDUGUM ICIN BINLERCE OZUR DILERIM VE YINE DIYORUM O YONETICILER BENDEN OZUR DILEYINCEYE KADAR BU TUR YAZILAR YAZMAYA DEVAM EDECEGIM SAYGILARIMLA
Yusuf ALHAS
MaviadaLI
Sponsor Reklamlar
__________________ İhanetîn Mazeretî ØLmåz...!
Kaybettiklerim Olmaz Benim Vazgeçtiklerim Olur Ancak...
hz alinin birsürü kılıcı vardı topkapıda sergilenmekte yanlış bilmiyorsam ve zülfikar üzerine herkez yorum yapıyor dandik bi kılıç göstermişlerdi ne çift ucu var nede resmlerde gördğmz kılıcla alakası ama zülfikarın o oldğunu söylemişti sorumlu kişi haberde...
aslında herkez sallıyo kimine göre kahirede kimine göre istanbulda kimine göre bi başka yerde orjinali kim bilir nerede
Sah i merdan, Hz.Imam Alinin kilici bu dünyada degildir, yani bu alemde degildir,
Cebrail tarafindan geldigi yere götürülmüstür...
Zülfikar, bas melek cebrail tarafindan indirilmis, Hz.Muhammedín elinden, Hz.Aliye verilmis kilictir...
Simdiye kadar arayan cok oldu, ama hakikaten izi bile yok, topkapi daki kilic zülfikar degil...
Ali, Işıktır, Yani Nurdur.
Evvel Ali, ahir Ali, dünya kurulmadan Ali var idi. Dünya kurulmadan var olan Ali’den kasıt ne olabilir ki, tabiî ki Nurdan var olan Ali’dir.
Bir de Ali ile birlikte Zülfikar’ı vardır. Zülfikar hep Ali ile anılmaktadır. Eşi benzeri olmayan iki uçlu, altın gibi parlayan, düşmana çekildiği zaman 40 arşın uzayabilen muhteşem bir silahtır.
Metalden yapılmış böyle bir kılıcı bu güne kadar kimse görmemiştir. Zülfikar, metal olarak düşünülen ve hiç kimse tarafında görülmeyen ve hiç tanığı olmayan bir kılıçtır.
Peki, ifade edilen özellikleriyle metalden yapılmış bir kılıcın olma ihtimali varmıdır acaba?
Ben şahsen böyle bir ihtimal düşünemiyorum ve diyorum ki, metalden yapılmış, anlatılan özelliklere sahip böyle bir kılıç hiçbir zaman olmamıştır. Ama anlatılan özelliklere sahip olan bir Zülfikar vardır.
Zülfikar’ı tanıtmadan önce Zülfikar adını biraz açalım. Zülfikar adını ayıracak olursak “Zül-fi-kar” veya “Zülf-i-kar” şeklindedir. “Zül,” dilim anlamındadır. “Zülf,” yüzün iki yanından sarkan saç lülesi. Yani iki uç veya çift anlamı taşımaktadır. “Kar,” iş, güç, kazanç anlamına gelmektedir. “Fi” veya “i” yardımcı fiiliyle birleşik hal alarak Zülfikar adına dönüşmüştür.
Zülfikar, sadece Ali’nin adıyla anılmaktadır. Ali’nin kendisi dünya var olmadan Nurdan ise, Zülfikar da Nurdandır. Bu durumda iki uçlu Zülfikarı, Mani’nin Işık prensibine göre düşünmek gerekir.
Evrenin oluşumundaki iki birbirine zıt olan uçları, Zülfikar’ın iki ucunun ifadesi gibidir. Zülfikar, ayni zamanda iki zıt prensip esasına dayalı “varlığın birliği”nin sembolü olduğunu düşünmekteyim. Zülfikar ancak bu şekilde anlamını bulur.
Yukarıdaki bu satırları “Mani Dini ve Öğretisi” başlığı altında 28-12-2009 tarihinde Alavivizyon sitesinde yazmıştım.
O günden bu güne Manicilik ve Alevilik arasındaki bağlantılar üzerinde çalışmaktayım.
Seyfi Cengiz’in çevrisini yaptığı Manicilik Mitinin Başlığı “Daha Yer ve Gök Yoğ İken”dir.
Bu Başlık ayni zamanda Mani’nin konuya giriş yaptığı ilk cümle olması nedeniyle önemlidir. Bir önemi daha var, o da ayni cümleyi ünlü ulu ozanımız Kul Himmet’in Dev Destanında geçmesidir. Kul Himmet şöyle der: “Yerde insan gökte melek yoğiken” bir tesadüftür şeklinde düşünülebilinir, fakat anlatılmak istenilen de aynı olunca tesadüf olmaktan çıkıyor. Kul Himmet’in söylemleri, Mani’ci söylemlerin bir devamı olduğunun kanıtıdır.
Yukarıda adı geçen çevride Yüce Nur, karanlık güçleri tarafında esir edilen Nur parçalarını kurtarmak için plan yapar ve kendisinden birer parça olan kurtarıcılarını gönderir ve giden kurtarıcılar karanlık güçleri tarafında esir alınan Nur parçalarını bulurlar. Ve Mani'nin şu sözleri çok ilginçtir ve anlamlıdır.
Mani derki: “Ardından Canlı Işık, kendi Sesi ile çağırdı.
Bu Ses keskin bir kılıç gibiydi veya keskin bir kılıç haline büründü.
Ve işte bu Ses'tir ki İlk İnsan'ın biçimini görünür/bilinir kıldı ve ona dedi ki:
"Ey yanlışın içindeki doğru, karanlığın içindeki aydınlık, kendilerinde onur hissi olmayan çirkinliğin ve nefretin ortasında oturan/yaşayan Tanrı, sana minnettarım!".
Bu satırlara dikkat edilirse Zülfikar’ın ne ve nasıl bir şey olduğunu anlamak mümkündür ve bakalım Kul Himmet’in bu satırlarla ortak yanı varmı veya nasıl anlatmış Zülfikar’ı.
Kul Himmet açık ifadeleriyle arşın yücesini Ali’ye taç yapar, Zülfürün ucunu da Kabeye ulaştırır, cümle güruhlardan yüce olan Güruhu Nacinin de Ehlibeyt Katarı olduğunu söyler. Güruhu Naci: karanlıktan kurtulan Ruh, Nur topluluğudur.
Benzer ifadeleri bütün aşıklar sarf eder. Kul Himmet’e ilaveten Pir Sultan ne demiş bakalım:
İkidir elinde kılıcın ucuBiri zahir biri batın kılıcıAnda güruh güruh kaçtı hariciDediler la Seyfi illa ZülfikârPir Sultan
Pir Sultan, Ali’nin elinde olan Zülfikarın iki uçlu, bu uçlardan bir zahir diğeri batın kılıcı olduğunu ve bu nedenle de “la Seyfi illa Zülfikâr” diyerek güruh güruh kaçmış hariciler. Nitekim Pir Sultan, Zülfikarın metal bir kılıç olmadığını başka bir nefesindeki şu ifadeleri de sarf eder:
Zülfikâr’ın keskinliğiZerrecesi kılıçtadırPir Sultan
Zülfikar keskinliğinin zerresi kılıçta olan bir Zülfikarın metal bir kılıç değil, tam tersi düaliteyi tanımlayan, vurgulayan bir kavram ve simge olarak anlamalıyız. Yine anlaşılıyor ki, Alevilik Maniciliğin bir devamıdır.
İstisnasız her toplumun kendine has bazı sembolleri, o toplumun genel yapısına uyan işaretleri vardır. İlkel kabile toplumlarından günümüz devletlerine, totemlerden ulusal bayraklara kadar semboller varlığını sürdürüyor. Sembollerin tarihi insanlık tarihi kadar eskidir dersek yanılmış olmayız.
Sembollerin önemini günümüzde kimse yadsıyamaz.
Zülfikar, Hz. Muhammed tarafından Hz. Ali'ye armağan edilen ucu çatal kılıcın adıdır. İnancımıza (Aleviliğe) göre Zülfikar savaş öncesi gökten inmiştir. Hz. Muhammed de bu gökten inen kutsal kılıcı Hz. Ali'ye hediye etmiştir.
Tarihten günümüze Alevilerin kullandıkları birçok sembol olmasına rağmen Zülfikar sembolünün belirgin şekilde ön plana çıkmasının birden fazla nedeni vardır. Her şeyden önce Zülfikar gerçek adaletin simgesidir. Tarihsel ve gerçek Zülfikar daima haklıdan ve hakkaniyetten yana olmuştur. Bu anlamda kolye biçimindeki temsili Zülfikar da hakkaniyetin, doğruluğun, dürüstlüğün, adaletin temsilcisidir. Başka bir deyimle, adalet ve hakkaniyet isteyenlerin sözcüsüdür.
Kimse Zülfikar'ı salt bir savaş aracı olarak algılamasın. Ya da Zülfikar'ı şiddetin, kan dökücülüğün sembolü olarak algılamasın. Tarihte de Zülfikar'ın işlevi adalet ve hakkaniyeti yerine getirmek ve haklıdan yana olmak olmuştur. Günümüzde de sembol olarak; adalet isteyenlerin sembolü olarak bu işlevi yerine getiriyor